TANIMI VE BELİRTİLERİ
Tanım
Sözel olmayan öğrenme güçlüğünün (SOÖG) sağ beyin yarımküresi ile ilişkili bilişsel fonksiyonlarda gerçekleşen bir takım değişikliklerin sonucu olduğu düşünülmektedir. Sosyal beceri eksikliği, okul performansında yaşanan zorluklar, düşük görsel-uzaysal beceri ve beceri eksikliklerinin beraber görülmesi bu öğrenme güçlüğünün ayırt edici özellikleridir. 1971 yılında Johnson vd. çocuklar üzerinde yaptıkları gözlemlerden sonra SOÖG’nin ana özelliklerini şu şekilde tanımlamıştır:sosyal bağlamı anlamada yetersizlik; akademik öğrenme ve sözel olmayan öğrenmede güçlük; mimik, yüz ifadeleri, dokunma ve diğer sözel olmayan iletişim öğelerini yorumlamada zorluk. SOÖG, sağ beyin yarımküresi hasarı tanısı koyulan yetişkinlerdeki belirtiler ( yüz ifadelerini yorumlamada zorluk) ile görülen eşleşme dolayısı ile sağ beyin yarımküresi işlev bozukluğu ile ilişkilendirilmiştir. SOÖG alanında en kapsamlı çalışan yazar tanı kıstaslarını belirten ve sağ yarımküre bağlantılarını kuran Rourke vd. (1994)’dır.
Belirtiler
Genel olarak sözel olmayan öğrenme güçlüğü belirtileri şu alanlarda kendini gösterir:
- Psiko-motor koordinasyon gerektiren aktiviteler
- Uzaysal oryantasyon
- Yetersiz görselleştirme becerileri
- Gelişmemiş görsel algılama ve görsel düşünme yeteneği
- İletişimin sözel olmayan noktalarında anlama eksikliği ve akran ilişkilerinde güçlük
- Duygusal rahatsızlıklar
Bu güçlükler üç alanda yoğunlaşmaktadır:
- Motor alan (Koordinasyon eksikliği, yetersiz keşfetme davranışı, ciddi denge problemleri ve grafomotor becerilerde zorluklar )
- Görsel- uzamsal örgütlenme: temassal ve görsel algı, ilgi, temassal ve görsel hafıza, yetersiz görsel hafıza, noksan uzaysal algı ve uzaysal ilişkileri algılamada zorluklar
- Sosyal: Sözlü olmayan iletişimi anlama yeteneğinde yoksunluk, yeni durumları düzenlemede zorluk, muhakeme ve sosyal etkileşim yoksunluğu
Aşağıdaki tabloya bakınız:
SOÖG’nün Yaygın Özellikleri
Dr. David Dinklage SOÖG ile bir başka bozukluk arasındaki benzerliğe dikkat çekmektedir. “Asperger Sendromu [(AS) ya da Asperger Bozukluğu] ve Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü (SOÖG) arasında açık bir şekilde görülebilen büyük oranda bir eşleşme var, o derece ki AS ve SOÖB’nin belirtileri aynı grup çocukları farklı açılardan betimliyor — AS psikiyatrik/davranışsal bir bakış açısından, SOÖG ise nöropsikolojik bakış açısından...”
“Yale Çocuk Etüt Grubu tarafından yürütülen çalışmalar, AS kıstaslarını karşılayan çocukların %80’e kadarının aynı zamanda SOÖG olduğunu belirtiyor. Ters taraflı bir eşleşme üzerine herhangi bir çalışma bulunmasa da, daha ağır SOÖG’ne sahip çocukların büyük çoğunluğu aynı zamanda AS ‘na da sahip.”
Pek çok bilim insanı sözel olmayan öğrenme güçlüklerinin nörolojik bir temeli olduğunu öne sürmektedir. Örneğin, Sue Thompson bu tezini şu şekilde açıklamaktadır: “Gelişim geçmişlerinde sözel olmayan öğrenme güçlüklerinden muzdarip olan ve klinik olarak ilgilenilen bir takım çocuğun gelişimlerinin erken aşamalarında: (1) orta ila ağır şiddetli kafa yaralanması geçirdiği, (2) uzun bir süre boyunca kafa bölgesi ya da yakınlarına tekrarlanan radyasyon tedavileri uygulandığı, (3) çocukta doğuştan korpus kallosumun bulunmadığı, (4) hidrosefali tedavisi gördüğü, ya da (5) sağ beyin yarımkürelerinden beyin dokusu alındığı saptanmıştır.”
Erken çocukluk döneminde genelde sözel beceri iyi gelişmiş durumdadır, çocuğun kelime dağarcığı zengin ve konuşma becerisi iyi durumdadır. Böyle bir çocuk oldukça erken okumaya başlar. Ebeveyn ve eğiticiler bunun bir üstün zekâlılık işareti olduğunu düşünebilir. Ancak, çocuk büyümeye devam ettikçe dili fazlasıyla somut ve düz anlamlı kalmaya devam eder, çocuk mecazi yapıları anlamakta, ana fikri kavrama ve bir metnin ana hatlarını algılamakta zorluk çeker.
Sözel olmayan öğrenme güçlüğü olan çocuk çevresinin taleplerine ayak uydurmakta belirli zorluklar yaşar ve yaşı büyüdükçe, daha ciddi öğrenme güçlükleri ortaya çıkar. Bu durum içsel karmaşaya ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile karıştırılabilecek davranışlara sebep olur. Çocuk “bağlam dışı” sorular sorabilir zira bu konu çocuk için engel teşkil eder. Psikomotor koordinasyon eksikliği ve noksan uzaysal oryantasyon hiperaktivite bozukluğu teşhisini akla getirebilir.
Çoğu zaman sözel olmayan öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar eğiticilerinin taleplerini karşılayabilmek için çok çaba sarf eder ve bu durum çocuklarda “tükenmişlik” ve sinir krizlerine sebep olabilir. Sözel olmayan öğrenme güçlüğü tüm kişiliği etkiler. Kimi bilim insanı SOÖG’nü sadece öğrenme güçlüğü değil aynı zamanda gelişim bozukluğu olarak değerlendirir.